21 Şubat 2008

MİYAVLAYAN KUZGUN




__________________ ötüşünü unutmayan bütün kuşlar için



/mürteci sözcüklerinle geliyorsun kapıma
oysa ben ağırbaşlı kızlar çeşmesinden haşa içmedim
benim mayam güneştendi ve saçlarım rüzgarın kanatları/

bilmediğinden susuyor sizin tanrınız
bu mazeretsiz sonucu hesabedemediğinden susuyor
tek bir soru sormuyoruz yüzüne düşen gölgeye
farkında bir mahcubiyeti okuyoruz
nasıl özenmişti oysa doğayı resmettiği bu anaç tene

ilk ciğerimiz yanıyor, incecik bir ağır ezgi
en son yüreğimiz ahhhh
ne kadar örselense o kadar yalız
gördüğümüz herşeyi görmedik oluyoruz
bellediğimiz ne varsa bilmediğimiz

kapkara ayak izleri üstünden
merdivenler gibi bitiyor hayat
pamuklu entarilerin içinde
ekmeğin tozu gibi haram biliyorlar seni
kenara atmadan önce öpüp koyunca alnına
günahı unutmayı ar biliyorlar
saçlarından biliyorlar şehveti senin
bilmiyorlar gözlerindeki tebelleşi

ne ki geldiğin yerde
ağaçlar büsbütün yosun
nereden bileceksin ne yanda şimal

sen birazcık sevgi istemiştin de
kendi cümlelerini verdiler sana
söyle binlerce kere, unut sesini diye

miyavlayan kapkara bir kuzgun oldun bak
onun gibi öttüğünde daha mı az çiğner seni
ah deli...

bağırdığında topraklar çekiliyor altından
utanıyor arlanıyor eriyor senden

/murdarım ben, öpüver alnına koy
benim saçlarım şeytanın gönünden
senin gözlerin kutsaldır nasıl dokunulur ona
masumdur senin zekerin ve dahi biçare beynin
ben korurum seni benden, dalkavuk başımı kapat
değil mi ki bu kadar unutmuşum kendimi
unuturum beynimi de ört beni!!!/


Betül Akdağ

1 yorum:

İlginiz özeldi. Teşekkür ederim.