21 Ocak 2008

Şafakla Gelen



ŞAFAKLA GELEN

Herkesler uyuyordu.

Arabalar, kaldırımlar,

bomboş şişeler, duvarlar..

Şehir bin yıldır yorgun bir adam kadar

derinde uyuyordu.

Mimozalar üşenen güneşe öykünüyordu..

Bir de beyaza..parlak, soğuk ve ölümcül..

Doğacaktı kuşkusuz..

Griye dönük bir cıvıltısında suyun

Perdelerin kıvrımlarında saklı eski bir saltanatı

özlemle karıyordu.

Gökte bulut,

bulutta at,

atta balık,

balıkta yürek,

Yürekte yaşlanmış bir çocuk büyüyordu.

Griye dönük bir çığlığında sabahın

Yürek dağların hengâmesine;

kuzeye kayıyordu...

Doğacaktı gün..

Doğacaktı.

Nazlanıyordu..

Bir sulu serzeniş sızıyordu kapıdan ,pencereden ;

Yılışmalar sızıyordu,

Sahte gülüşler,

sözde masumiyetler...

Kâğıtta bekaret;

kapının ardında mahremiyet

öylece duruyordu...

Philadelphia oldu,

Ve Atlantis..

Ve hatta kapı gıcırtısı..

Ocakta kahvenin kokusu oldu sonra,

Yere düşen uzamış kül;

Kitapta ayraç oldu..

Gürültü oldu kulaklar dolusu

Tarlada başak, aslanda yele oldu.

Koşuşturma oldu nereye olduğu bilinmeyen

Çayın demi, komşunun kedisi,

“Var mıdır nalçaları sevincin?” oldu..

Sığamadı kabuğuna;

gidip Çin Seddi oldu..

(Ex oriente lux...)

Ne güzel oldu..


Betül Akdağ
2002

1 yorum:

  1. Bu şiir daha kıymetlidir nazarımızda her diğerinden.

    YanıtlaSil

İlginiz özeldi. Teşekkür ederim.