22 Şubat 2009

Olsun



"Sözün hükümranlığı Çin Seddi değilmiş bildik."

Adam küçük kızın elinden tutmuş, kerrat cetvelini ezberletiyordu. Hava yağmurlu, ezber zordu. Habire bozuluyordu. Akla ziyan bu rakamlar dizgesini ezberlemek ne saçmaydı.
Sonradan öğrenecekti ki bu "değişmez" için değerdi.

Kadın elindeki tığla küçük kıza zincir çekmeyi öğretiyordu. Bazen minicik ellerine batıyordu tığ. Canını yakıyordu. Ama değerdi. Başka türlüsü mümkün değildi çünkü zincir çekmenin. Bu bilgi evrenseldi. Onlarca çeşit düğüm atabilirdi insan ama zincir tek biçimliydi.

...

Yüreklerinde uçurumlar görüyorum onların. "Aşağıda görünenlerden başka kaç ceset sığar bilinmez mezarlar"a benziyorlar. Herkesten çok üşüyorlar biliyorum. Isınmaları için kaç kazak, kaç süveter, kaç çorap, kaç ben giyseler nafile. Yüreklerini tırpanlayan her neyse, gücüm yetsin istiyorum. Varsın erkenden kocamış laflar edeyim ömrü billah. Onların uçurumunda balkıyan güneş olsam istiyorum.

Sürekli eciş bücüş aynalara bakan bir insan, aslında ne olduğunu nasıl anımsayabilir ki? Yüzünü unutmaz mı? İçindeki uçurum mavisini okyanus, ateşin sanrısını güneş sanmaz mı?

Aynalar el değiştirdiğinden beri herkesin yüreğinde bu trahom bakış.
Nerede bir kalabalık görsem, içlerindeki uçuruma ne tıkacaklarını şaşırmış bir şuursuzlar ordusu... Açlık ve boşluktan ibaret sofralarda kendini yiyen insancıklar.

"Aşağıda görünenlerden başka kaç ceset sığar bilinmez mezarlar"ına moloz olmak da var serde. Olsun...

Değil mi ki cesedim anlam kazansın istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginiz özeldi. Teşekkür ederim.