
“Sen ne dersen doğrudur” dedi kadın.
Geceye boyanırdı kirpiklerimiz kimi. Kaş boylarımıza dizeler dinelirdi. Çakal yağmurundan başka ne beklerdik ki çok zaman.
Topraktık.
Kaç tane ben kurşunladık duvara karşı. (öyle yoluna can koyulmuş sevda imgesi filan değil ha ciddi ciddi ben. Hatta birini Efsel Bahçelerinde kurşunladıydık.)
Kaç kere geçkin bir zemheri dağladı gün tenlerimizi.
Portakal çiçekleri olmasa belki asla bilmeyecektik çatlak ve nasırlı yerlerimizi tutan hayalet ağrıların kendimiz olduğunu.
(Ben bana neler dedi de duymadım.)
Ruhumda tek bir yaprak kımıldamıyor. Kıprasam bir büyük fırtına olacağım... Kendimi benden çıkarsam, içimde ne kadar nehir varsa akacak... Onca göz bebeği geçti gözlerim üzerinden. Kocaman karalarında kendimi aklar gibi akladım sizi. Ak sandığım naftalin kokulu bir sandık lekesi...
Ve kehanet gerçekleşti karanlık kabzasında bir sayhanın.
Geçilsin tutanaklara
çok tanrılı gülüşlerde
üzerimize uyduruk zamanlar yağıyordu
geceye boyanıyordu kirpiklerimiz.
kaş boylarına dizeler dineliyordu.
serde gençlik filan vardı
çakallar yağıyordu düştük toprağa.
aklım yerindeydi daha
kopup gitmemişti kalbim
insana baktığım zaman içerim kadar güzeldi
________________________________düş bu ya...
(karakolda duş da varmış bugün farkettim)
(ahşap değil papirüs)
küller ve kumlar aşkına vazgeçtim bunu düşünmekten.
keşke baykuş olabilseydik bazen.
BA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
İlginiz özeldi. Teşekkür ederim.