12 Haziran 2011

HAr VARMIŞ HAr YOKMUŞ





bıraktı gölgeleri ellerinden
oturup zamanın gözüne baktı
gecenin sağrısından çekip alırken sesi
katlandı, düğümlendi, parçalandı

uzak evlerde sönen lambalar gördü bunu
tozlanmış yağmurlar
turnalar gördü

parçalayıp bütünledi kendini
küften ve pastan ibaret bir şey -ler içti
eskinin sekilerinden koparırken derini
yıllandı, yarımlandı, hırpalandı

sandığınızda naftalin kokusu gördü bunu
salonda dikilip duran hiç kimse gördü

derken kırıldı ışıklar kâğıdın sahanına
uzak bir olmak boğdu yalnayak umutları
kısa çöpler kırarken servileri
ateşin kehanetini çınladı hece
ve hem nasıl uluorta
ve hem kaç kere

gölgesi yedi boğumlu hiç gördü bunu
bir gölge, bir kuyu, bir kanat gördü

anlatılamaz kuzguni saydamdı gece
hani bilmese insan yoktanlığını
bu rahmin karanlığıyım sanırdı
kurardı zembereğini çarpan kapıya
iner giderdi şiddetin bağrına
fakat düştü, oysa boyandı kana
kutsanmış dönendi durdu boşluğa
sislere karışmış korku gözlerle
titreyen camlara sonrayı yazdı

incitilmiş bir tanrının rüyası gördü bunu
inceltilmiş bir riyanın tanrısı

har varmış har yokmuş yanarken için
külün sancısını başkası gördü.





Betül Akdağ

1 yorum:

  1. külün sancısını (b)aşkAsı gördü...

    bu kalemi seviyorum.



    O

    YanıtlaSil

İlginiz özeldi. Teşekkür ederim.