19 Eylül 2011

DELİ(L)




Hiç sordunuz mu kendinize "kimdir yaz?"

Siz gözlerini anlama dikmiş anlam, az önce burada oturmuş olabilirsiniz. Bu camdan dışarı bakmış, bu deli sardunyaları, çimentoyu, dünyanın bütün saatlerini, bütün kilitleri, ismini bilmeyen her şeyi ve yol arkadaşınızı bir küçük salyangoz kabuğunun içinde bir sigara külü gibi zamana savurmuş olabilirsiniz.
İşte öyle bir şeydir anlam. Benim içerimi koklayıp dönüp dolaşıp size ulaşan ama sizde de kalmayan serseri mayındır anlam. Siz, dokunduğu yerlerinizi bilirsiniz sadece, bir de dirimi. Bellisiz bir adrese doğru savrulan. Taş değil, toprak değil, rüzgâr değil büyücüdür anlam. Bildiniz.

Ne çok borcumuz var bildikçe hayata. Nasıl ödeşir insan...
Nasıl ödeşir insan...?

Bütün eski benlerinizi aklamaya var mısınız? Aldığınız bütün nefesleri durlamaya, bütün ağaçları dünyaya iade etmeye var mısınız peki? Bütün ama bütün göz değirdiklerinizi sadece sevecenliğe boyamaya var mısınız?
Var mısınız kendinizi yok saymaya?

Bir meczubun sözleri zannedilebilir bunlar. Ederi bir kaç alaylı bakış, bir kaç cıks cıks, bir iki kahkahadan fazla olmayabilir. Bir bilenin kahkahasında yok olmak o kadar da eğlencesiz bir şey sayılmazmış aslında. Öneririm.

Üstelik kaçınız baktı bir delinin gözlerindeki içerden dışarı? Nasıl derin ve hızlı bir "yutulmuş pencere nefesi"dir o akış bilseniz.

...

Çok zaman bir işaretten fazla değilsiniz benim için. Ve çok zaman bir işaretten fazla olmadığımı bilmek ne iyi.
Bu alfabeyi kimse öğretmez size. O kendini dayatır gözünüze gözünüze.

Birer ilmek gibi birbirimizi örüp duruyor olabilir miyiz? Bilmiyorum. El yazımın eskisine benzemediğinden başka şey bilmiyorum. Birim olduğumu ise az önce farkettim: Eksi bir çıktığında ebcetim.



Betül Akdağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginiz özeldi. Teşekkür ederim.