19 Eylül 2011

KUŞKUSUZ

Öyle coşkun bir sudur ki kenarında durduğumuz, bazen sadece suyun çiselerinde bile boğulabilir insan.

Hiç kimse davet etmeyecek sizi içeri. Gözünü dikmiş size bakan bir pinpon değil ki zaman. İnanın umrunda değiliz o bilge katilin. Bu akış, bu eldivenleri kan kurusu tanrısal zaman ve kendinize atfettiğiniz bu yersiz önem bir yana, hiç kimse çağırmayacak sizi içeri. Bir gün, diğer her şey önemini yitirdiğinde, bütün sesler kesildiğinde, bütün telaşınız yerini bir derin uğultuya bıraktığında ve her şey muğlak bir şimdiki zaman hatırasına dönüştüğünde olacak ne olacaksa.
Sizi hiç kimse davet edecek içinize ama yine de buyuracaksınız eşikten içeri.

Çıkardığınız en anlamsız sesin bile bir yerlerde bir çığlık ya da kahkahaya dönüştüğünü bileceksiniz.
Şaşıracaksınız kuşkusuz.

Çıplak bir İspanyol dilberi sizin sesinizi ünleyecek mesela, bir vapur sizin korkunuzu haykıracak.
Ürkeceksiniz kuşkusuz.

Yüzde yüz hiç kimse bir kadın, babaannesinin saçlarını nasıl örerdi'yi anlatacak; sizin parmaklarınıza takılacak varlı vakitli ağarmış saç telleri. Her gün bir başka tohum defterinizi şimşir tarakların herhangi bir dişinde bırakacaksınız.
Bilmeyeceksiniz kuşkusuz.

Gölgeye çağıracak birileri sizi. Böyle yukarı kaldırdınız mı başınızı, anlayacaksınız baykuş olmadığınızı. Şükredeceksiniz huzursuz.

Birilerine çağıracak gölge sizi. Metalik bir ses fısıldayacak senliğinizi. Elleriniz değdiğinde birbirine, kirlenmemiş bir bahar iliştireceksiniz saçlarınıza. Bir derinlik büyüyecek sizden dışarı.
Büyüyeceksiniz kuşkusuz. Çünkü inanın, iç arıysa dış arı...


Betül Akdağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginiz özeldi. Teşekkür ederim.