27 Ağustos 2011

GEÇİŞLİ ŞİİR

(öznesiyalancıbirağaçkurduolan)



_M_

yedi vadi geçtim geldim marifetim yok
güneşi sesledim geldim ay bilen im yok
baktım gözlerinize mah sundur diye
denizleri içtim geldim hiç tuzunuz yok

uçurtma kervanıydı rüzgârın ardı
harf be harf betim betim ünledim gel dim
çin seddi kurdular özün uçurumuna
karınca kararınca kum bildim geldim

derdim derdiniz derdim, aynaysa bir iz
yolu sizden, tozu bizden, izi şiirden bildim
bi şeytan üfleyince melekten nefesini
şiir tozudu, yol edip -kurdum-an bildim

kurşunun dili ucunda bi şeyler vardı
burnunun direğinde sızımızı dinledik
aç biilaç üstelik birinci derece zanlı
kahvesiz telveyi biz köpürünce belledik


_NAN_

aklımız ak patiskalardan kördü
budadık yıldızların küllü yeşillerini
dolunayın elini yüzünü yıkadık
bi çamaşır ipi gerdik yolaktan doğru
dört kere biter oldu sevdanın rengi

ağın sesinde çıtır çıtır yürürken hayat
akışkan zamandan içre uyuyan dağa baktık
demli bir çay olsa ayna, uyandırmaya kıyardık
çanlar çeki düzen bile sunardı sahiplerine
iris boyunda naneler sulardı hayrat

unut yüzyılı, güz yılı, günü, saymayı unut
toprağın şarkısı değsin ayak parmaklarına
dinle durmaz şerarenin sesindeki kırılma
ensende devinip duran bu ışıklı heyula
üstelik mintan eylemiş ahit hazretlerini

susan hiçbir şey susacak kendini elan
boğuntu dediğin tellal adımlayınca içini
kalk ve tünelin gözüne dikil korkmadan
sana hiç söylenmedi mi ilk düştüğünde sudan
bil ki bildiğin kadar içine düşersin devin



_T_

bu çalan saz ben değil im ey hava
ihtimal birileri nota süzüyor aklından
bizden başka hiç kimsenin duyduğu
bu sesin boşluğu değilim inan
titreşen otlardır veya hut büyüsüdür ormanın
ufkun üstüne titreyen kirpik uçları belki
düşünme bunları göz değer havsalasına

halkalarca adım adım yürüyorsun ya
son basamakta bir atla pazarlık yapma
inan oluru yok insan- keşke kurtarsa
düşsün foyası bu sırrın deyip vurursan
nafile yoklanırsın ölümün huzurunda
hem değil mi uykunun her eşiği
nükte-dan bir intihardır hayata

nefes alın nefes alın çok nefes alın
tanrı dağının eteği ciğerleriniz
kalbiniz bulut tarlası, ruhunuz mera
esenlediğiniz an vergisidir aynanın

dirliktir aklınızın aklıma değen yeli
umurum kanatlı bir kırk haramidir
bi buğday meseli anlatır durur
harfinden eksildikçe çoğalan zahir

demincek bir çığlık çizdi resminiz
sahiden bırakalım bu boş lakırdıları
görün hangi coğrafyada kırmızıda geçtiniz
neden çoğalır sandınız mezar taşları
kimden doğru dul kaldınız bir akasyadan
hangi suyun kehaneti bilmeden içtiğiniz
çıkın dışarı ve lütfen boş olmasın eliniz
bi buğday tanesinden zahmetli değil
içinizin tenhasından çaldığınız o beliz

sonrası çimen ve çiy
sonrası gen işlememiş zanlı bir sebep
sonRası sarnıç bakışlı bir dilsiz

sen pirince anlat rüyalarını
sularsız kalır da geçmez taş içre bir iz.



Betül Akdağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginiz özeldi. Teşekkür ederim.